1 Kasım 2024 Cuma
03:37
Yazarlarımız ANA SAYFA
Yazı boyutunu:    
Yazarın Diğer Yazıları :
 »  

Yazara E-Posta Gönder

Paylaş :    

Mezhep Nedir ve Niye Vardır?

29.10.2016

Mezhep sözlükte; yol, tarz, metot ve doktrin demektir. Dinde ise mezhep;  bir imam tarafından kurulan, bu imama tâbî olan âlimler tarafından geliştirilen ve geniş müslüman kitleleri tarafından yaşatılan dini anlama ve yorumlama bi-çimidir.

Bu kitap, dünyadaki müslümanların kahir ekseriyetinin mensubu bulunduğu fırka-i nâciye olan; “Ehl-i sünnet vel-cemâat”e göre yazıldı. Ehl-i sünnet vel-cemâat’in itikatta Eş’arî ve Mâtûrîdî olmak üzere iki mezhebi vardır.
Eş’arî mezhebinin kurucusu İmam Ebu’l-Hasan El-Eş’arî’dir. (Vefatı hicrî 330)
Maturidî mezhebinin kurucusu İmam Ebu Mansur El-Maturidî’dir. (Hicrî 333)

Bu iki itikadî mezhep imamı yani Eş’arî ve Maturîdî ara-sında çok az bir fark vardır. İleride bu konu hakkıda bilgi verilecektir. (Bkz. S. 216)
Ehl-i sünnet vel-cemâat’in Fıkıhta da; Hanefî, Mâlikî, Şâfiî ve Hanbelî olmak üzere dört mezhebi vardır.
Hanefî mezhebinin kurucusu, İmâm Ebû Hanîfe’dir, (vefâtı hicrî 150.)
Mâlikî mezhebinin kurucusu, İmâm Mâlik bin Enes’tir, (Hicrî 179.)
Şâfiî mezhebinin kurucusu İmâm Muhammed bin İdris’tir, (Hicrî 204.)
Hanbelî mezhebinin kurucusu İmâm-ı Ahmed bin Hanbel’dir, (Hicrî 241.)

Fıkıhta Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelî olan müslümanlar, ge-nellikle itikatta Eş’arî; Hanefî olanlar da genellikle Matu-ridî’dirler. Bu imâmların mezhepleri haktır, doğrudur. Hepsi de; İs-lâm dinini, hârikulâde bir gayret ve titizlikle izâh etmeye ça-lışmışlardır.

Bu mezhepler, üstünlük bakımından eşittir, ara¬larında herhangi bir fark yoktur.  Bu mezhebler, bir ağacın dalları gibidir. İmâm-ı Şa’rânî rahmetullahi aleyh der ki; hakîkatte bir mezhep diğerinden evlâ değildir, hepsi eşittir. Allahü teâlâ hepsinden râzı olsun, bizi onların feyiz ve bereketlerinden istifâde ettirsin ve şefâ’atlerine nâil eylesin, âmîn.

Tıpkı itikadî mezheplerde olduğu gibi dört fıkhî mezhebin de temelleri birdir. Hepsi de; namazın, orucun, zekâtın ve haccın farz olduğunu; içkinin, kumarın, fâizin harâm olduğu-nu söylemek¬tedir. Aralarında, sadece teferruatta biraz fark-lılık vardır. Meselâ birisi abdestte; başın tamâmını mes-hetmek lâzımdır derken, diğeri dörtte birini meshetmek kâ-fidir, demektedir.

Her dört imâmın da, kendilerine göre geçerli delilleri var-dır. Eimme-i müctehidîn denilen bu dört büyük imâm, bir-birlerini çok sevmiş ve hürmet etmişlerdir. Aynı şekilde on-ların izinden giden ve onların mez¬hebleriyle amel eden bü-tün müslümanlar da, birbirlerini çok sever ve birbirle¬rine çok duâ ederler.

Bir yerde bir mezhebin mensupları azalınca başka bir mezhebden olan âlimler, o mezhebi güçlendirmek için, kendi mezheplerini bırakıp o mezhebe geçmişlerdir. Tarihte bunun örnekleri vardır. Meselâ Seyyid Abdulkadir-i Geylânî hazret-leri Şâfiî mezhebinden idi. Bu gayeyle Hanbelî mezhebine geçmiştir. İbni Âbidîn Hazretleri de Şafiî idi, Şeyhi Mevlana Halid-i Zülcenahayn’ın emriyle Hanefî mezhebine geçmiş ve bu mezhebe büyük hizmetlerde bulunmuştur.

İslâmiyet, bu dört mezhep yoluyla yayılmış ve bugüne kadar gelmiştir. Onbinlerce İslam âliminin tamamı bu dört mezhepten birine bağlıdır ve yüzbinlerce İslamî kitabın ta-mamı da bu dört mezhepten birine bağlı olan âlimler tara-fından yazılmıştır.

Mezhepler müslümanlar için rahmettir. Peygamber efen-dimiz, “Ümmetimin (müctehid âlimlerinin) ihtilafları (bir-birinden farklı icti¬hâdları) rahmettir”  buyurmuştur. Şöyle ki, bir müslüman kendi mezhe¬binde bir zorluk veya sıkıntı ile karşılaştığı zaman, o konuda farklı bir ictihâda sahip olan başka bir mezhebi taklid edip onunla amel eder ve bu şekilde o sıkıntılı durumdan kurtulur.

Mezhepler Niye Kuruldu?

Efendimiz aleyhisselam hayatta iken, halkın suallerini kendisi cevaplar ve ortaya çıkan problemleri kendisi çözerdi. Dolayısiyle O’nun zamanında farklı görüş ve mezheplere ihtiyaç ve imkân yoktu.

Fakat O’nun vefatından sonra, halkın suallerini cevaplama ve çıkan problemleri çözümleme işi, tabiî olarak İslâm âlim-lerine kaldı.
Âlimler de; kendilerine intikal eden konuları, kitap ve sünnet ışığında aydınlatıp açıklamaya başladılar.  

Ancak zaman geçtikçe, şartlar değiştikçe ve yeni farklı insan toplulukları müslüman oldukça, âlimler; kitap ve sün-nette cevabını hiç bulamadıkları veya net olarak bulamadık-ları sual ve problemlerle karşılaşmaya başladılar.

İşte âlimler, böylesi konularda içtihad etmeye; yani kitap veya sünnette net olarak cevabını bulamadıkları konuları, ce-vabı net olarak verilmiş konulara kıyas ederek yani benze-terek açıklamaya başladılar. Zaten içtihad etmekten başka çareleri de yoktu. Çünkü kitap ve sünnette net olarak açık-lanmış örnek meseleler sınırlı iken; her geçen gün artarak büyüyen müslüman toplumun ihtiyaçları sınırsızdı.

Binaenaleyh mezhepler; hakkında hiç nass olmayan veya hakkındaki nass açık ve kesin olmayan mesele ve problemler etrafında oluşmuştur. Evet âlimler, hakkında açık ve kesin hüküm bulunan meselelerde asla ihtilaf etmemişler ve farklı mezheplere ayrılmamışlardır. Bunun içindir ki, “mevrid-i nas-ta ictihada mesağ yoktur” (yani nas bulunan yerde içtihad yapmak imkânsızdır) sözü, İslam hukukunda temel bir kural olmuştur.

İşte, zaman içinde bu müctehid imamların kitapları ve görüşleri etrafında oluşan mezhepler; o mezhepleri benim-seyen büyük İslam âlimlerinin yazdıkları kıymetli eserler va-sıtasıyla nesilden nesile yaşanarak aktarılmış ve günümüze kadar gelmiştir.

Mezhepler Niye Değişik?

Mezhep farklılıklarının bazı sebepleri şunlardır:
1- Nassların karakteri. Yani farklı şekillerde anlaşılmaya müsait olmaları.
2- Efendimiz aleyhisselamın bazan aynı konuda farklı şekillerde amel etmesi.
3- Hadislerin sıhhat dereceleri.
4- Âlimlerin anlayış ve idrak seviyelerinin farklı oluşu.
5- Âlimlerin Metod ve ölçülerinin farklı oluşu.
6- Arapça gramer ve belâgatinin çok teferruatlı olması.
7- Örf ve âdetlerin değişik olması.

Neden Bir Mezhebe Bağlanmak Gerekir?

Herkesin; âyet-i kerime ve hadis-i şeriflerin tamamını tarama; doğru olarak anlama, düzgün bir şekilde yorumlama ve ihtiyaç duyduğu hükmü ortaya çıkarma güç ve kabiliyetine sahip olmadığı âşikârdır. İşte bu güç ve kabiliyete sahip olmayanların, bu güç ve kabiliyete sahip olan bir müçtehidin mezhebine uymaları kaçınılmaz idi. Nitekim müslümanlar da  öyle yaptılar ve her biri, bu hak mezheplerden birine tâbi oldular.
Ayrıca her müslümanın, bu hak mezheplerden birine tâbi olması; ibadetlerde, idarede, yargıda ve daha birçok alanda birlik ve bütünlüğün sağlanması için de kaçınılmaz idi. Çünkü herkes bildiği ile amel etseydi, -maazallah- şahıslar kadar mezheb ve fraksiyon ortaya çıkar; birlik, dirlik ve düzen diye bir şey kalmazdı. Halbuki İslam, birlik ve beraberlik dinidir.

Mezhepler Neye Dayanıyor?

Âyet-i kerimde buyuruldu ki: “Eğer bilmiyorsanız, zikir (Kur’ân) ehline sorun.” (Nahl 43)
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

 “Şüphesiz âlimler, peygamberlerin vârisleridirler.” (Tir-mizi 2682)

 “Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem, Muâz (bin Cebel’i,) Yemen’e (hâkim olarak) gönderirken; “Orada nasıl hüküm edeceksin,” buyurunca; “Allahü teâlânın kitâbı ile” dedi. “Allah’ın kitâbında bulamazsan,” buyurunca; “Allah’ın Re-sûlünün sünneti ile” dedi. “Resûlullah’ın sünnetinde de Allah’ın kitabında da bulamazsan,” buyurunca; “görüşümle İçtihâd ederim ve ihmalkârlık etmem” dedi. Bunun üzerine Resûlullah efendimiz, (mübârek elini) Muâz’ın göğsüne vu-rup; “Resûlullah’ın  elçisini, Resûlullah’ın rızâsına uygun kı-lan Allah’a hamd olsun” dedi. (Ebû Dâvûd 3592)

“Hâkim hükmederken ictihad edip isabet ederse iki se-vap alır. Hükmederken ictihad edip hata ederse bir sevap alır.” (Müslim 1716)
İmâm-ı Şa’rânî Hazretleri buyuruyor ki: Buradaki isâbet etmemek, delile isâbet etmemektir. Yoksa hakikatta mücte-hid hatâ etmez, müctehidin ictihâdı nass-ı Şâri gibidir. Müc-tehidler, ma’sûm değil fakat mahfuzdur. Ya’nî Allahü teâlâ, onları hatâ etmekten korumuştur. (İslam Akaidi Müslüman Neye Nasıl İnanır: Mehmet Can)

 

Kaynak belirtmeden yazıların herhangi bir yerde yayınlanması kesinlikle yasaktır. Aksi takdirde 5846 sayılı kanunun gereği yapılır. Sitedeki yazılardan yazarların kendisi sorumludur; site yönetimi yazılardan sorumlu tutulamaz. Yazıların kullanımı için yazarın ve site yetkililerinin izni alınmalı ve kaynak gösterilmelidir.

Diğer Yazıları

Kıyametin Küçük Alametleri
Hızlı Arapça Öğrenme Teknikleri
İslâm'ın Evrensel Adâletine Dair
Allah'ın Varlığının Delilleri
Tevhidin Delilleri
Şefkat Bir Hayat İksiridir
Eski Semavî Kitaplar
İman Fıtrî Bir Olaydır
İslâm Dini
Peygamberlere İman
 
<<  1 2 3 4 5 6 >> 

 

Copyright © 2008 - MANA HABER. Her Hakkı Saklıdır.  
manahaber.com bağlantı verdiği sitelerin içeriğinden sorumlu değildir.
Sitemizde yayınlanan yazı, resim, grafik, ses ve görüntüler, ancak izin alındıktan sonra, kaynak gösterilerek ve link verilerek yayımlanabilir.