Bu akşam ilk teravihle başlayacak Ramazan güzellikleri, kıymetini bilen için çok şeyler vaat ediyor. İlahiyatçılar, bu ayın hakkını vermenin önemini vurguluyor. Vesveselere takınılmaması, bilakis bu kutlu zaman diliminden nasıl istifade ederim çabası içinde olunması gerektiğini söylüyorlar. Örneğin günlerin uzun ve sıcak olmasının, Ramazan orucu sayesinde geçmiş günahların silineceği müjdesi yanında hiçbir anlamı kalmıyor. İşte, her dakikası değerli bu kutsal ayı, kendisine yakışır şekilde değerlendirmek isteyenlerin aklında tutması gerekenler…
İlk sahurumuza bu akşam kalkacağız. İftar ve sahur koşuşturmacaları, mukabele cemiyetleri, Kur’an sohbetleriyle bir rahmet iklimine daha girmiş olacağız. Ve her Ramazan ayında olduğu gibi aklımıza takılan birçok soru var. Tüm bunları derleyerek cevap bulmaya çalıştık.
Günler uzun, iftardan sonra hal kalmıyor. Oruç dışı ibadetleri nasıl halledeceğiz?
Oruç, başlı başına bir ibadet. Nitekim oruç tutan gündüzünü ihya etmiş oluyor. Sıcağa, soğuğa, susuzluğa, hararete, uzun günlere karşı sabrediyor. Buhari ve Müslim’de geçen hadis-i şerifte, “Kim Ramazan ayını oruçlu geçirirse geçmiş günahları bağışlanır.” buyruluyor. Ayrıca oruç ağızla yapılan duaların geri çevrilmeyeceği ve makbul olduğu hadislerde bildiriliyor. İftar ve sahur arasının kısa olması insanları gün içinde ibadet etmeye yönlendirse de oruçlu olmanın verdiği halsizlikle ibadetler aksatılabiliyor. Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Kadir Paksoy, “Hayatımızı uyku ve beslenme, vakti değerlendirmede dengeli hale getirebilirsek Ramazan’da hedeflerimizi de ibadetlerimizi de güzelce yerine getirmiş oluruz.” diyor. Ramazan ayının Kur’an ayı olduğunu da hatırlatan Paksoy, oruçlu ağızla Kur’an tilavetinde bulunmayı tavsiye ediyor. Özellikle bu manevî iklimde hatim ve mukabele cemiyetlerine katılmayı, TV ve radyolarda Kur’an programlarını dinlemeyi öneriyor. Dille ve kalple zikretmenin de bu zaman diliminde amelleri artıracağını söylüyor. Ayrıca tefsir ve meal okumalarıyla bu aydaki ibadetler zenginleşebilir. İmam Nevevi’nin derlediği El Ezkar’da Efendimiz Hz. Muhammed’in (sas) her gününü Allah’a yönelerek O’nu andığı görülüyor. İbadetleri yapmada iradeye dikkat çeken Paksoy, “Hem oruçla hem ibadetle irademizi sağlam ve düzgün istikamete yönlendirebilirsek iftar öncesi ve sonrası zaman dilimimizi ekstra ibadetlerle de taçlandırabiliriz.” diyor.
Ramazan ayında şeytanlar bağlanıyor, deniliyor. kötülükler, suç işlemeler neden devam ediyor?
“Ramazan ayı girdiği zaman cennetin kapıları açılır, cehennemin kapıları kapanır ve şeytanlar da zincire vurulur.” hadis-i şerifi her Ramazan ayında akıllara ilk gelenlerden. Doç. Dr. Kadir Paksoy hadisin mana ve muhteva açısından insanların Ramazanlaşması, oruçla bütünleşmesi, ibadetin hakkını vermeye irtibatlı hale gelmesi şeklinde algılanması gerektiğini söylüyor. Hadiste ifade edilmese de muhtevasının insanların iradelerini kullanmaları noktasında ele alınması gerektiğine dikkat çekiyor. Oruçla birlikte başkalarına zarar vermemek için dilini tutma, kulağını dedikoduya vermeme gibi uzuvlara da oruç tutturmalı. Bu şiar edinirlerse şeytanın insanı baştan çıkarması, kötü yöne sürüklemesi söz konusu olmuyor. Ancak iradenin hakkını vermeyenler, öfke ve kızgınlık gibi şeyleri kendilerine set çekmeyenler, aşırılık ve taşkınlıklarını oruçta da sürdürenler için elbette şeytanın işi kolaylaşmış oluyor. Yani şeytana fırsat veriliyor. Ramazan ayının insanlar arasına huzur ve sevgi aşıladığını belirten Paksoy, emniyet müdürlüklerinin tespitlerine göre en düşük suç seviyesi Ramazan aylarında işleniyor. Bir başka hadiste ifade edildiği gibi oruç, insanların kötülük işlemelerine engel olan bir kalkan görevi üstlenmiş oluyor.
İftar sofralarındaki israftan nasıl kaçınmalı?
Eskiler bu durumu, “İsrafta hayır yok, hayırda da israf yok”, sözüyle açıklamış. Kur’an-ı Kerim’de de “Yiyiniz içiniz, israf etmeyiniz.” buyruluyor. Hadislerde de bu konuda pek çok ölçüler konuluyor. Doç. Dr. Kadir Paksoy, Ramazan’da gerek açık büfeler gerekse iftar sofralarındaki çok çeşitli yiyeceklerden dolayı insanların israfa girebildiklerini söylüyor. İbadet yapacağım derken israfa girmekten sakınılması gerektiğini vurguluyor. Zira sofralardaki çeşit fazlalılığı ve gösteriş, Ramazan ruhuyla çelişiyor. Fakir fukaranın hukuku düşünülerek israftan kaçınmalı. Hatta israftan artırıp daha muhtaç durumda olanlara hayır hasenat olarak götürülmeli. Paksoy, orucun muhtaç ve fakir kişilerin bu hallerini insanlara hatırlatarak bilinçlendirdiğini söyleyip, merhamet ve şefkat eğitimini de oruçla aldığımızı vurguluyor.
Ramazan’da kazandığımız manevÎ derinliğin sürekliliğini diğer aylarda neden sağlayamıyoruz?
‘Ramazan gitti, dini hayat bitti’ durumuna düşmeyi kimse istemez elbet. Velev ki bir insan Ramazan ayı boyunca beş vakit namazına nafileler ekleyip, teheccüt namazını kaçırmadan kılsın. Elinde tesbihiyle akşama kadar zikir çekerek orucunu tutmuş olsun. Fakat Ramazan bitince de gömlek çıkarır gibi kutlu zaman diliminde kazandığı manevî derinliği bıraksın. Peki, Müslümanlığımızın, dini yaşantımızın ömrü bir ay mı? Neden ibadetlerimizin devamlılığını diğer aylarda sağlayamıyoruz? Fatih Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Psikolojisi Öğretim Görevlisi Yrd. Doç. Dr. İsa Özel, bu hali sınav psikolojisine benzeterek şunları söylüyor: “Sınav tarihine odaklanarak çalışırsınız. Fakat sınav bittikten sonra odaklanma yavaş yavaş ortadan kalkar. Ramazan da öyledir; bir müddet o atmosfer içerisinde olursunuz. Ancak zamanla o halden ayrılmaya başlanır.” Toplumsal ve sosya-kültürel değerlere değinen Özel, bu gibi manevî değerlerin devamlılığının sağlanması ve insanlar arasında yerleşmesi için belli aralıklarla hatırlatılması gerektiğini vurguluyor. Doç. Dr. Kadir Paksoy ise, Efendimiz’in “Allah için yapılan ibadetlerin en makbulü, (az da olsa) devamlı olanıdır.” hadisini hatırlatarak ibadetlerde az da olsa süreklilik arz etmesi gerektiğini söylüyor. Ramazan ayının sonraki günlerde ibadetlerde alışkanlık kazandırmak için bir fırsat sunduğunu belirtiyor.
‘Misafirlerim gelecek daha iftar sofrası hazırlayacağım’, derken kadınlar vaktin çoğunu mutfakta geçiriyor. Halbuki Öncelik ibadet olmalı. bunun dengesini nasıl ayarlamak gerekiyor?
Ramazan ayını kadınlar için meşakkatli bir zaman dilimi haline getirmemek gerekiyor. Prof. Dr. Mustafa Baktır, misafire ikram yapmanın, oruçlu kimseye iftar hazırlamanın faziletçe yüksek olduğunu söylüyor. Fakat bu konuda faziletli olanın aşırıya kaçmamak ve israfa girmemek olduğunu vurguluyor. Hazırlık yaparken yaşadığı telaş, sıcak hava kadını fazlasıyla sıkıntıya sokabilir. Açlık, yorgunluk sağlığını zorlayabilir. Baktır, kadınların zihin ve beden sağlıklarını zora sokmayacak kadar mutfakta vakit geçirmelerini öneriyor. İftar sofraları için çok teferruata dalınmaması gerektiğini söylüyor. Ramazan ayının Kur’an ayı olması hasebiyle önemine dikkat çeken Doç. Dr. Kadir Paksoy da kadınların gün içinde bireysel ibadetlerine daha çok vakit ayırmaları gerektiğini söylüyor.
Ramazan’da karşımızda yiyip içenlere karşı nasıl bir tutum içinde olmalı.
Oruç-tahammül-sabır noktasında nasıl davranmak lazım?
Bu gibi durumlarda insanlar arasında iki taraflı anlayış olmalı. Doç. Dr. Kadir Paksoy, mazeretli-mazeretsiz oruç tutmayan insanların dikkat etmesi gerektiği kadar oruçluların da davranışlarında özenli olması gerektiğini söylüyor. Nitekim insanlar seferi olabilir, sağlıkları oruç tutmaya elvermediği için oruç tutamayabilir. Kimi insanlar da keyfi olarak oruç tutmaz ve topluma açık yerlerde birşeyler yiyip içebilir. Paksoy, bu durumlarla karşılaşıldığında oruçlu insanın sabırla hareket etmesi gerektiğini söylüyor. Orucun mükafatına da bu şekilde ulaşılacağını hatırlatıyor: “Oruçlu insan sadece midesine değil, kalp, niyet, düşünce ve iradesine de oruç tutturursa bu gibi durumlar aşılabilir. Karşımızdakinin yiyip içmesine yönelik tahammülsüzlükler ortadan kalkabilir. Ayrıca karşımızdaki insana hüsnü niyetle yaklaşmalı, su-i zandan uzak durmalı. Bir insan başkası için, Ramazan ayında oruç tutmuyor diye gıybet ederse, velev ki karşısındakinin de özrü mazereti var ve o yüzden oruç tutmuyor, mazeretini bilmeden dolayı yaptığı bu yargı bir vebal olur. Orucunun bereketini de kaçırabilir. Nitekim orucu hem bedene, zihne, kalbe, ve dile tutturulmasıyla sabır artar.”
Günler uzun, mevsim sıcak, bu Ramazan ayı nasıl geçecek, gibi sorular itikadi açıdan ne kadar doğru?
Günlerin uzun olduğu bir dönemdeyiz. Uzun saatler oruç tutacağız haliyle. Hem sıcakların hem tutacağımız orucun zamanını düşünmek insanları bazı sorulara yöneltiyor. Bu soruların başında da ‘Günler uzun, bu Ramazan’da nasıl oruç tutacağız!’ yer alıyor. Kayseri Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Baktır, başlangıçta sıkıntılar çekilse de Allah’ın güç ve imkân vereceğini söylüyor. ‘Günler çok uzun, nasıl oruç tutacağız?’ gibi cümleleri de söylememek gerektiğini belirtiyor. Bu şikâyetleri dile getirince havalar soğumuyor, günler de kısalmıyor. Allah sabrını verir demeli. Bu insanlar aynı zamanda kendilerini psikolojik açıdan hazırlamalı. (KEVSER KULAKSIZ-ZAMAN GAZETESİ)