Kur’ân-ı Kerîm’e karşı mücâdele etmelerine rağmen müşriklerin onun bir benzerini getiremeyişleri,
Bilinen edebî şekillerden farklı olması.
Hiçbir beşerin ulaşamayacağı derecede belâğatin zirvesinde olan bir nazım, tertip ve telif güzelliğine sahip olması.
Geçmişe ve geleceğe âit gaybî haberler ihtivâ etmesi ve bunların zamanı geldikçe aynen tahakkuk etmesi.
Kalplerde ve gönüllerde derûnî bir tesir icra etmesi,
Ümmî bir kimse vâsıtasıyla tebliğ edilmesi.
Mânâlarının doğruluğu.
Kelimelerindeki fesâhatin birbirini izlemesi.
Kur’ân’ın kendisine has mûsikîsi.
Tarihi (nüzûlü, cem‘i, tertîbi vs…)
İçinde lüzumsuz söz ve kelime bulunmaması.
İlmî hakîkatleri ihtivâ etmesi…
İmâm Süyûtî, Kur’ân’ın mûcizevî yönlerine bir sınır getirilemeyeceğini ifade etmiş ve bu hususta kaleme aldığı üç ciltlik eserinde otuz beş madde zikretmiştir.
Kur’ân-ı Kerîm’in mûcizevî yönlerinden pekçoğunu anlamak için geniş bir ilim, kültür ve belâğat kâbiliyetine ihtiyaç yoktur. Onu tefekkür ederek okuyan her insan, kültürü ve eğitimi ne olursa olsun, mûcizevî yapısını kolayca fark edebilir.
Onun, sonsuz kudret sahibi bir Yaratıcı’nın kelâmı olduğunu, bir beşer tarafından söylenemeyeceğini derhâl kavrar.