NuruOsmaniye Camii Osmanlı Devletinin göz bebeği eserlerinden biri. Onu dünyaca ünlü kılan mimari ustalığı. Cami, dünyadaki Barok tarzında yapılan ilk ve en büyük eser olma özelliğini taşıyor. Bunca ilgi görmesinin, ziyaretçi akınına uğramasının sebeplerinden biri de bu. Mimarinin çok ötesinde bir harçla karılmış Nuruosmaniyenin taşı, bembeyaz mermerleri. Camiye ilk adımınızı attığınız andan itibaren bunu hissetmemek için kör, duymamak için sağır olmak gerekir. Hele o huzur dolu avlusunda namaz vaktini beklemek, adeta insanın ömrüne bereket katar. İşte bu ‘inşırah’ sağanağı altında, Nuruosmaniye Camii imamı Metin Balcı’yı ziyaret ettik. Hem ramazanı, hem orucu, hem Müslümanların ahvalini, hem camilerle ilişkilerini konuştuk. “Ramazan ayı Müslümanlar üzerinde koruma kalkanı” diyen Metin Hoca, camiye çok sayıda turist geldiğini ifade etti. En çok da cemaatle kılınan namazdan etkilendikleri söyledi.
‘BİZ MODERNİZMİ YANLIŞ ANLADIK’
Ramazan rahmet, bereket, arınma, fazilet ve oruç ayıdır. Dünyevilikten arınıp uhreviliğe doğru bir yolculuk olduğuna göre, çağımızdaki modernizm ve dünyevileşmenin Müslümanlar üzerindeki etkilerini anlatır mısınız? Modernite çağımızın bir hastalığı. Biz modernizmi yanlış anladık. Modernizmi dinin dışındaki bir hayat tarzı olarak benimsetmeye çalıştılar. Yani bizim fıtratımızda olan insani davranışlarımızdan, ahlaki davranışlarımızdan, inanç içgüdülerimizden ayrı bir düşünce olarak sundular. Hiçbir insani ve dini değerin olmadığı, tamamen kolaycılığa kaçan, nefsi isteklerin hep ön planda tutulduğu materyal bir anlayıştır. Ramazan ayı zaten buna benzer fikirlerin karşısında duran bir aydır. Karşındakini anlama ayıdır. Kendi zevkin, arzun, isteğin varsa, karşındaki insanın da aynı duyguları taşıdığını, aynı zihni ve bedeni ihtiyaçları olduğunu düşünme mevsimidir. Ramazan ayının Müslümanların modernizm karşısındaki zaaflarını bu mevsimde adeta ortaya çıkarma adına, kurtarıcı bir rolü vardır.
‘ORUÇLA SAĞLIĞIMIZI KORUYORUZ’
Kur’an atmosferinin olduğu her mekânda fazilet her şeyin üstünde olur. Allah (c.c) Bakara suresi 183. Ayette ‘Ey iman edenler! Oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz’ buyurmaktadır. Burada korunursunuz ifadesi birçok manayı içeriyor. Bu korunma işi o kadar geniş ki. Günahın her çeşidinden korunmadır. Oruçluyken kötü şeyler yapamayız. Oruçla sağlıklı oluyoruz, sağlığımızı koruyoruz.
‘HER GÜN 350 KİŞİYE İFTAR’
Evvelki yıllarda camiyi kapatsanız gitseniz kimsenin itirazı olmazdı. Ama şimdi sabahtan, teravih namazına kadar bir ahengi yakalamış durumdayız. Önceki ramazanlarda akşam namazı vaktinde bir sessizlik çöküyordu camimize. Düşündük, taşındık, esnafa danıştık cami içerisinde iftar programları yapmaya karar verdik. Esnafımızın yardımıyla avlumuzda her gün 300-350 kişilik iftar vermeye başladık. Artık her akşam burası cıvıl cıvıl.
‘TOPLUMDA SOSYAL RAHATLAMA’
Ramazan ayının gelmesiyle toplumda sosyal rahatlamanın oluşması gerekiyor. Ki bunu toplum olarak yaşıyoruz. Suç oranları düşüyor, mutlu insanların oranı çoğalıyor. İnsanlar arasında günlük çekişmelerin daha azaldığını görmekteyiz. Bu ramazanın çok az bir gayretle ortaya çıkardığı faydaları. Ama Müslümanlar bu gayreti bilerek gösterseler, özel bir çaba sarf etseler bu ay bizim için madden ve manen daha kazanımlı hale gelecektir.
‘ORUÇ AÇ KALMAK DEĞİLDİR’
-Ramazanda gündelik ilişkilerimizi nasıl düzenlemeliyiz? Bir de oruçlu insan üretimden geri çekilmemeli. Günlük insan münasebetini en güzel şekilde, hem kendine hem de etrafına yansıtmalıdır. Orucu aç kalma olarak görmemeliyiz. Duygularımızın, bakış açılarımızın, söylemlerimizin de oruç tutturulması gerekmekte. Bunlar bizim en büyük göstergemiz olmalı. Müslümanlar bütün uzuvlarıyla oruç tutmalı. Böyle yapan bir insan ramazanın güzelliklerini etrafa yansıtmış olur.
‘KUR’AN-I KERİM’İ ANLAMAK’
-Ramazan ayından Müslümanlar nasıl istifade etmeli? Kur’an’a daha fazla zaman ayırmalıyız. En büyük eksikliğimiz Kur’an’ı anlamamak. Daha iyi anlamaya vesileler aramalıyız. Kur’an’ı anladıkça bir takım vecibeler ortaya çıkacaktır. Ümmetin birliğini sağlamak Kur’an-ı Kerim’i anlamaktan geçer. Anlamadığımız içindir ki din adına savaş süsü verilip, Allahu Ekber denilerek cana kıyılıyor. Bu bir paradokstur, Müslümanların trajikomik halidir. Bunun tek ilacı Kur’an’ı anlamak ve Peygamber Efendimizin hayatını yaşantımıza tatbik etmekten geçer.
‘İBADET KONSANTRASYON İŞİDİR’
Bu zaman zaman tartışılan bir konudur. Akşam ezanı okunduğunda önce orucu mu açmalıyız yoksa namazı mı eda etmeliyiz? Peygamber Efendimizin (sav) ‘İftarı erkene alın sahuru geciktirin’ Hadis-i Şerifi var. Doğru olan budur. İbadet bir konsantrasyon işidir. İbadeti yaparken kafanızı meşgul edecek bir şey olursa ibadet amacının dışında yapılmış olur. Peygamber Efendimiz (sav) bu hassasiyeti göz önünde bulundurmuştur. Biz de iftar yaptıktan sonra cemaatimizle beraber akşam namazını kılıyoruz. Suç oranları düşüyor, insanlar arasında günlük çekişmelerin daha azaldığını görüyoruz. Bu ramazanın çok az bir gayretle ortaya çıkardığı birkaç faydası. Camimizi ziyaret eden turistlerin dinimizle ilgili kafalarındaki soru işaretlerini cevaplayan kitaplarımız var. Ramazan ayı haricinde de bunları dağıtıyoruz.
‘SICAK VE UZUN GÜNLER MAZERET OLAMAZ’
-Ramazan ayını nasıl geçirmeliyiz? Ramazan ayında Müslüman nasıl olmalı? Sıcaklar, günün uzun olması gibi mazeretlerimiz gündemden kalkmalı. Değil miydi ki, Bedir Savaşı ramazan ayındaydı, o zaman başta Peygamber Efendimiz ve sahabeler oruçluydular, oranın sıcağını anlatmaya ne hacet. Hiç düşündük mü son zamanlarda yeryüzünde o kadar çok aç kalan insan var, sahur yapamadığı halde iftarı ne zaman yapabilirim endişesi taşıyan. Bu yüzden bizim şartlarımız çok iyi. Bu düşünceler ortadan kalkmalı.
‘İTALYA’DA TANINAN BİR CAMİYİZ’
Öğrencilik yıllarımda etrafta daha büyük camiler olmasına rağmen namaz kılmaya Nuruosmaniye Camii’ne gelirdik. Allah burada hoca olmayı nasip etti. Vefa borcumu ifa ediyorum. Teravih namazlarında yaklaşık 3-4 saf cemaat oluyor. Bu bizim için çok iyi bir rakam. Geçtiğimiz senelerde akşamdan sonra kapıyı kapatıp gitsek kimse sormazdı “Neden kapalı?” diye. Caminin bu mahzunluğunu yaptığımız ramazan programlarıyla kırmayı başardık. Daha çok kültür turizmi dediğimiz anlamda İstanbul’a gelmekteler. Son dönemlerde Arapların gelmekte olduğunu görüyoruz. Ama Almanlar her zaman sıralamada öndedir. Barok mimarisinin İtalyan kaynaklı bir tarz olmasından özellikle İtalya’da camimizin tanınırlığı oldukça yüksek.
‘TURİSTLER CEMAATLE KILINAN NAMAZDAN ÇOK ETKİLENİYOR’
Faaliyetlerimizden bir tanesi de Peygamber Efendimiz (sav) ve dinimizle ilgili ücretsiz kitap dağıtıyoruz. Turistlerin dinimizle ilgili kafalarındaki soru işaretlerini cevaplayan kitaplarımız var. Ramazan haricinde de dağıtıyoruz. Turistlerin en çok etkilendiği manzara cemaatle kılınan namazlar. Cemaatin tepkisini göze alarak, turistleri namaz vaktinde camiye alıyorum. Üst kata çıkarıyorum, namaz kılarken izlesinler diye. Sadece buradaki bütünlükten, dinimizin rahmet ve bereket atmosferinden illaki etkileniyorlar. Bir de ecdadın bu camiye bıraktığı bir feyiz var. Uzaklardan gelenler “Bu camilerde bir şey var ama adını koyamıyoruz” şeklinde konuşuyorlar. Turistler de bir şekilde etkileniyorlar. Ezandan etkilenenler oluyor. Etkileşimden kaynaklı Müslüman olmuş turistler de var. (Halit Taşdelen)